8.06.2013

"Yerli Malı Yurdun Malı, Herkes Onu Kullanmalı"


[Resim buradan alıntıdır: tıklayınız]

Çocukluğumdan bu yana çok şey değişti; mahalleler, sokaklar, caddeler, komşuluklar, insanlar... Büyüklerimin zamanında içinde yaşadığımız şehir daha da bir başkaymış, ben onların yaşadıklarının belki bir kısmına şahit oldum ama ben bile eskiyi düşününce yaşanan değişimi açıkça görebiliyorum. Küçük mahalleler, komşuluklar, dükkanlar, bakkallar, terziler... hani TRT'de 80ler dizisini izliyorsanız işte oradaki mahalle kavramı gerçek bir olguydu. Ben de 80'ler çocuğuyum ama 90'lar ve 2000'lerde daha fazla anım var ve bu da değişimi çok net görebildiğimin bir göstergesi.

Büyük şirketler - ki çoğunluğu yabancı ortaklı - yaygınlaştıkça, sundukları ürün çeşitliliği ve uygun fiyatlı satış sayesinde biliyorsunuz ki birçok kişi bu merkezleri alışveriş için tercih etmeye başladı. Bu furyaya kendini kaptıranlar mahallelerindeki bakkala uğramamaya, terziye kıyafet diktirmemeye, manavdan elma, armut almamaya başladı ve yabancı ortaklı sermaye günden güne büyüdü, kazanmaya devam etti ve bir taraftan küçük işletmeler kapanmaya başladı. Çoğumuz da eminim bu büyük merkezleri daha uygun fiyatlı satış politikaları ya da yabancı marka hayranlığı nedeniyle tercih etmeye başladık. Şahsen kendi adıma ben de böyle yaptım.

Ama çevremize dönüp bir baktığımızda zamanla el emeğinin daha değerli olduğunu unutmayan ya da farkına varan kişiler daha "organik" olana yönelmeye başlayınca büyük şirketler bunu da kullanmaya başladı; büyük marketlerde organik ürünler satılmaya, el işi ürünler satan mağazalar ortaya çıkmaya başladı. Ama ne olursa olsun hiçbiri bir manav, bir bakkal ya da bir terzi olamadılar, olamazlar.

Yurtdışından takip ettiğim birçok blogger "small business" kavramını benimsemiş durumda. Yani alışveriş için daima küçük ölçekli işletmeleri tercih ediyorlar ve yerel sermayeye para kazandırmayı amaçlıyorlar. Yerel sermayenin para kazanması bence çok önemli çünkü ülkemizin kalkınması açısından bu çok önemli bir olgu. İşte bu açıdan bu kişileri çok takdir ediyorum. Günümüzde daha önce de belirttiğim üzere müşteriye sundukları ürün çeşitliliği açısından büyük şirketler daha yaygın ve daha tercih edilir durumda. Bu şirketlerde de tabii ki yerel sermaye para kazanıyor ama kalkındırdığımız asıl sermaye yabancı ortaklara ait. 

Lafı uzattım, aslında üzerinde uzun uzun yazılası, konuşulası bir konu bu ama özet geçmeye çalıştım düşüncelerimi ve işin kitap kısmına gelmek istiyorum. Bildiğiniz gibi ülkemizde geçen hafta başlayan olaylar beraberinde yabancı firmalara karşı da tepkileri getirdi bunun sonucunda tumblr'da bu yukarıya koyduğum resmi gördüm (orjinali ve daha fazla bu konuyla ilgili farklı resimler için bu linke tıklayınız) ve çok hoşuma gitti. Küçük ölçekli işletmeler size fazla seçenek sunmayabilir ama bu yerlerde alışveriş yapmak hem daha keyifli hem de yerel sermayeye katkı sağlayan alışverişler olacaktır. Ülkemizde ya da yurtdışında birçok kitabevi alışveriş merkezleri dışında da mevcut, birçoğunda yıllarını kitaplarla geçirmiş bilgili, kültürlü kişiler mevcut ve kitap alırken onların anılarını, tavsiyelerini dinlemek, keyifle alışveriş yapmak bambaşka bir haz katıyor insana. Benim en sevdiğim filmlerden biri olan You've Got Mail (1998)'da benzer bir konu vardı; meg Ryan  annesinden yadigâr küçük bir kitabevi sahibidir, ancak Tom Hanks ve ailesi içinde kafe gibi birçok imkanı olan büyük bir kitap alışveriş merkezini yakınında açmaya karar verince Meg Ryan'ın işletmesi günden  güne kâr kaybetmeye ve kapanmaya mecbur kalmaktadır. Birçok kitap severin hoşuna giden bu film aynı zamanda birçoğumuzun da karşılaştığı olumsuzluklara rağmen böyle bir kitabevine sahip olma isteğini körüklemiştir çünkü o her zaman daha sıcak, daha mutluluk dolu ve daha özeldir.

Bilirsiniz çocukken okulda Yerli Malı Haftası kutlanırdı, şimdilerde tarihini bile unutmuşum, vikipedi'den kontrol ettim 12-18 Aralık tarihleri arasındaki haftaymış. Benim hatırladığım herkes yerli malı ürünler getirir, bunlar tanıtılır ve güzel el emeği yemekler yenirdi =) Daha çok ilkokul anılarımda var bu hafta, sonrasını pek hatırlamıyorum, hatta şimdilerde okullarda halâ kutlanıyor mu onu da bilmiyorum ama umarım devam ediyordur çünkü çok güzel bir amacı var bu haftanın; yerli malı kullanmanın önemini vurguluyor.

İşin özü, pek tabii yerli malı kullanmayı ve küçük işletmelerden alışveriş yapmayı destekliyorum. Ülkemizde birçok açıdan bunu her zaman yapabilmek oldukça güç ( ya da güç olacaktır) ama elimizden geldiğince yapabilmenin önemini de unutmamak lazım. 

Bu resim Refika'nın Mutfağı'ndan alınmıştır. Refika'nın bu konuyla ilgili güzel yazısını okumak için tıklayınız! Aynı yazıdan bu konuyla ilgili çok güzel çıkartmalar da indirebilirsiniz =)



Alışverişinizi yaparken ürünler üzerindeki bu logolara dikkat edebilirsiniz ;)

4 yorum:

  1. Bu dikkate ve hassasiyete ben de katılıyorum. Küçük yerlerin, tahta basamakların, tozlu rafların samimiyeti daha başka oluyor.Hatırlatma için teşekkürler :)

    YanıtlaSil
  2. Ne kadar az insanın önemsediği ve ne kadar doğru bir konuya değinmişsiniz. Alışkanlıklarımız, tercihlerimiz,büyük resme bakarken gözden kaçırdıklarımız. Keşke herkes bir ucundan tutsa, farkında olsa...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim, mutlu oldum. Gerçekten herkes bir ucundan tutsa ne güzel olur herşey...

      Sil