Perşembe günü her zaman olduğu gibi Cumhuriyet Kitap günüydü. Ben bir dergi alınca ilk yaptığım şey bütün sayfaları incelemek oluyor, sonraki günlerde detaylı bir şekilde okuyorum. O gece de öyle yaptım, her bir sayfayı iyice inceledim beraberinde gördüğünüz üzere Kinder Sürpriz Yumurta'm bana eşlik etti=) Haftaya Perşembe gününe kadar ben artık dergiyi keyifle, her bir detayını okurum =) Çok seviyorum Cumhuriyet Kitap ekini.
Bu hafta yine kitap alışverişi yaptım, tutamadım kendimi. Ama öyle güzel kitaplar aldım ki, nasıl mutluyum anlatamam. Geçen sene pek her istediğimi okuyamadım, arayış içindeydim sanki ama bu sene sanırım eski alışkanlıklarıma geri dönüyorum, çok daha mutluyum. Neler aldığımı da paylaşırım yakında blogda.
Bu hafta sonu elimde Kürk Mantolu Madonna ve Obsidiyen var. Aslında bir kitap daha okuyorum ama o işle ilgili ve araya başka başka okumalar da karıştırıyorum =)) O yüzden hep kitapları okumam uzun sürüyor, arada bir sürü şey okumaya bayılıyorum =D Bir de o anki okuma isteğime göre şekilleniyor ne okuyacağım, aslında kimi zaman da bir kitabı elime alıp kısa sürede bitirdiğim de oluyor, böyle ilginçlikler işte ;) Neyse efendim, Sabahattin Ali'yi keşfetmek büyük bir mutluluk verdi bana, bu kitap güzel diyordu herkes ama bu kadar güzel, bu kadar derin olabileceğini düşünmemiştim. Başlarda çok ağladım, sonra elime almaya korktum, şimdi 89. sayfadayım çok ilginç gelişmeler oluyor, bambaşka bir kitap, bambaşka bir yazar. Dedim ya eski alışkanlıklarıma geri dönüyorum diye, bu kitap bir dönüm noktası oldu adeta, çok mutluyum.
Obsidiyen DEX Yayınları'nın yeni incilerinden, çok keyifli bir genç yetişkin romanı. Genç yetişkin sevdası bambaşka birşey, bu türün değer kazanması beni mutlu ediyor, çünkü ülkemizde ya da yurt dışında birçok genç bu tür sayesinde elinden kitapları bırakamıyor, okuma alışkanlıkları güçleniyor. Ben de keyif alıyorum bu tür kitapları okurken, oldukça yaratıcı olduklarını düşünüyorum.
Okumak güzel şey; kitap okumak, dergi okumak, gazete okumak... insanların ne okuduklarının eleştirilmesi hoşuma gitmiyor, tamam ben de çok kızıyorum her önüne gelenin kitap yazmasına, ben yazarım demesine; tabii ki bu kadar kolay değil bunlar. Ama mesela çok eleştirilen Grinin Elli Tonu kitabını okuyanların eleştirilmesini anlamıyorum. İnsanlar okusunlar ne var ki, sonuçta okudukça ufkumuz açılır, her bir okuduğumuz yazın türü farklı düşüncelere, farklı görüşlere sahip olmamızı ve bunları olumlu yönde geliştirmemizi sağlar. Unutmayalım ki eleştirmek için de okumalı ve öğrenmeliyiz. O yüzden hiçbir şekilde okuyanın eleştirilmesini doğru bulmuyorum. Okumak asla vakit kaybı değildir, iyi olanı fark edebilmek, anlayabilmek için de kötü olanın "neden kötü" olduğunu bilmemiz ve bunun hakkında "fikir sahibi" olmamız gerekir.
Okumak gerçekten güzel bir alışkanlık. Ben hem bir edebiyatçı hem de bir üniversite hocası olarak ne yazık ki kitap okumayı sevmiyorum diyen kişilerle karşılaştığımda çok üzülüyorum. Düşünün bir üniversite öğrencisi okumaktan nefret ediyorum diyor, bu ne kadar üzücü. Üstelik sadece kitap okumak değil bu, herhangi bir şeyi okumaktan nefret ediyorlar, üzgünüm ama bu sözü söyleyenlerin sayısı oldukça fazla, ne yazık ki ben çok şahit oluyorum. Peki neden üzücü; çünkü okumayı sevmeyen toplumların gelişme oranının pek de yüksek olmayacağının hepimiz farkındayız. Okumak hem çok kolay hem de çok zor bir eylem. Kolay çünkü elinize bir kitabı alıp rahat bir koltuğa kurulup rahatlıkla saatlerce bir kitabın içinde kaybolabilirsiniz. Zor çünkü o sırada televizyonda okuyacağınız kitabın filmini kısa sürede izleyebilir, ya da internette özetini okuyabilirsiniz. İşte bu yüzden okuma alışkanlığının çok küçük yaşta bireylere kazandırılması çok önemli, ama okumayı sevmeyen neseiller bir gün gelipte kendi evlatlarına bu okuma sevgisini nasıl aşılayacaklar? Bunun içinde iyi bir eğitim sistemine sahip olmak önemli ki ailelerin eksik kaldığı yerleri onlar doldurabilsin. Ama bir üniversite öğrencisi ben okumayı hiç sevmiyorum, kitaplar öldü artık diyorsa (ve bu kişilerin sayıları ne yazık ki çoksa) böyle kişilerin yetiştiği eğitim sistemini de sorgulamak gerekir. Görüyorsunuz ya herşey bir zincirin parçası...
Sonuç olarak "ben şunu okumak istiyorum" diyenlere açıkçası saygı gösteriyorum ben. Birçok genç, ergenlik yaşlarında farklı okuma istekleri yüzünden eleştiriliyorlar, afedersiniz ama siz hiç genç olmadınız mı? Tamam belki siz onların okuduklarını okumadan, müthiş bir edebiyat zevkine sahip olarak büyüdünüz ama bu onların okuma hevesini kırmanızı gerektirmez öyle değil mi? O yüzden diyorum ki okuyanı eleştirirken bir kez daha düşünelim...
bende senin gibi düşünüyorum.hiç okumayandansa konusu,türü ne olursa olsun birşeyler okuyanlar olsun..dediğin gibi herkesin her daim edebi değeri olan kitaplar okumasını bekleyemeyiz.insanın birgünü birgünü tutmuyor ve her kitap her zaman gitmiyor açıkçası.ben bunu birazda ortaokul zamanlarında okullarda zorla okutulan klasiklere bağlıyorum.çoğu kişinin kitap okuma serüveni daha başlamadan bitiyor..
YanıtlaSilGüngör harika bir yazı. Özellikle son paragrafta yıktın geçtin. Genç bir okur olarak bende çevremde fantastik edebiyatı saçma bulan insanlarla uğraşıyorum. Benim okuduğum kitaplara saçma diyenlerin elinde daha doğru düzgün kitap görmedim. Galiba sadece konuşmak için konuşuyorlar.
YanıtlaSil@maviumut tabii birçok nedeni olabilir; dediğin gibi kimsenin bir günü bir gününü tutmuyor.
YanıtlaSil@Akın teşekkürler Akın; çok haklısın o da ayrı bir konu zaten Fantastik edebiyatla da ilgili birşeyler yazmak istiyorum bir ara zaten. Ne yazık ki en anlaşılmayan edebiyat türlerinden biri...
Şu an yorganinin altinda Karanligin Elli Tonu'nu okuyan bir universiteli olarak soylediklerinin her kelimesine katiliyorum. Ozellikle fantastik turune "aman bunlar cerezlik" diyen insanlara sinir oluyorum. Bu ulkede kimin ne okudugundan ziyade kac kisinin kitap okuduguna bakilmasi gerekiyor. Ve bu arada Obsidiyen'i okudum gercekten coook guzel bir kitap. Kurk Mantolu Madonna'yi yazin aldim ama hala okumadim, insanlardan o kadar guzel yorunlar geliyorki sanirim yarin baslayacagim. :D
YanıtlaSilOkuma hevesi gün geçtikçe artar. zamanla da biçim değiştirir. bir yerlerden başlamak lazım. ne okuduğumuz önemli değil fazla. okuma arttıkça kalitesi de artacaktır bence..
YanıtlaSil@Berfin Kanat Keyifli okumalar ;))
YanıtlaSil@Buket Çok doğru.
Ne güzel söyledin. Herkes annesinin karnından klasikleri okuyarak doğmuyor ya. Okumaktan zarar gelmez. Okuya okuya da herkes kendi tarzını bulur, kitaplarla olgunlaşır. Özellikle, fantastik edebiyat kadar yazılması, konuya hakim olunması zor bir türün bu kadar kolay küçümsenmesi kadar da ilginç bir şeye tanık olmadım zaten. Kürk Mantolu Madonna'yı yakın zamanda ben de okumak istiyorum, ah bir finallerim geçse. :)
YanıtlaSilGüngör ya naptın sen , geçen bununla alakalı Tankuta öyle bir çıkıştım ki Twitter sallandı resmen.Bu mevzu üzerinden bir münazara yapsak diyorum ama nasıl olacak:)Bence de her şey okunmalı ama her şey.O değerli bu değersiz diye bir şey yok , ne okuduğunda önemli değil ki zaten okuduğundan ne anladığın önemli:)
YanıtlaSil@subirikintisi Çok haklısın. Kürk Mantolu Madonna'yı seversin diye düşünüyorum ;)
YanıtlaSil@kitap eylemcisi İşte zaman zaman hepimizin kafasını kurcalayan bir konu, ben de bir yerde patladım sanırım. Çok doğru söylemişsin okuduğundan ne anladığın çok önemli;)
Kitap okumak kadar güzel bir şey var mıdır ki?
YanıtlaSil"Okuyarak ne vakit harcayacağım yaa?" diyerek kitap okuyanları akıllarınca küçümseyenlere gerçekten acıyorum. Ne yazık ki çok şey kaçırıyorlar ama farkında değiller...
Keyifli okumalar dilerim sana da tatlım :))
çok güzel fikirler güngör, bu yazı için teşekkür ederim. ben artık genç sayılmam, ancak çalıştığım ortamdaki hayatlarında toplam 4 kitap bile okumamış, ancak yine de kariyer (?) sahibi olabilmiş insanlar tarafından "mesleğinle ilgili tüm kitapları bitirdin mi de edebiyatla vakit kaybediyosun" şeklinde saçma sapan elesştirilere maruz kalıyorum. onlar anlayamamışlar henüz, okumanın bir yaşam tarzı olduğunu. bunun da temelinin dediğin gibi önce ailede, sonra da ilkokulda (artık o da yok gerçi) atıldığına inanıyorum. çocuk, evinde bir kütüphane görmeli, okuyan bir ebeveyn görmeli, ve okumanın günlük yaşamın bir parçası olduğunu hissetmeli bence. ailesinde bu ortamı bulamayan çocuk da, mutlaka 1. sınıftan itibaren içinde kitapların olduğu bir yaşam tarzına alıştırılmalı. şimdi nasıl bilmiyorum ama, bizim dönemimizde her sınıfta bir kitaplık vardı, ve öğretmenimiz herkes bu dönem 1000 sayfa okuyacak derdi, ne okuduğumuzun ise hiç önemi yoktu.dönem sonunda listelerimizi ve sayfa sayılarını kontrol ederlerdi. ama artık zaman daha kıymetli tabi, kitap okuyarak harcamak istemiyorlar sanıyorum..
YanıtlaSilçok uzun yazdım, umarım sıkmamışımdır, çok sevgiler.. ve çok çok mutlu bir yeni yıl diliyorum:)
@Düş Kızı Kesinlike çok şey kaçırıyorlar, haklısın. Ben de keyifli okumalar dilerim ;)
YanıtlaSil@özlem ne güzel yazmışsın, çok teşekkür ederim. Ben de mutlu yıllar dilerim.